Bugun...



IŞİD'in hedefindeki Sertkal ailesi TBMM gündeminde !

Birçok hak ihlaline maruz kalmış, cezaevlerinde işkence, faili meçhul saldırılar ve son olarak IŞİD'in Ankara'daki Gar Saldırısında, IŞİD'in ölüm listesinde aile bireylerinin ismi bulunan Sertkal ailesinin yaşadıkları hukuksuzlar, TBMM gündemine taşındı. DEM Parti Van Milletvekili Mahmut Dindar, Sertkal ailesine dönük saldırılar ve hak ihlallerini meclis gündemine taşıdı.

facebook-paylas
Güncelleme: 02-10-2025 17:19:50 Tarih: 02-10-2025 13:32

IŞİD'in hedefindeki Sertkal ailesi TBMM gündeminde !

2014 yılında yaşanan Kobani eylemlerinde, Gaziantep'te çoğunluğunun Kürt nüfusun yaşadığı Güzelvadi Mahallesi'nde IŞİD'lilerin mahalleye saldırısına karşı koyduğu esnada uzun namlulu silahlarla vurulan sağır ve dilsiz engeli olan Şehriban Sertkal, bu saldırı sonrasında da vucuduna isabet eden mermiler nedeniyle belden aşağı felçli bir hale getirilerek kendisine IŞİD'lilerin eliyle ikinci bir engel durumu yaşatıldı.

Sertkal ailesinin diğer fertleri baba Tayip Sertkal ve oğlu Ferdi Sertkal da önceki dönemlerde Gaziantep'te siyasi parti ve dernek çalışmaları yürütürken; tutuklanarak yıllarca cezaevlerinde tutuldu. Daha 14 yaşındayken tutuklanan Ferdi Sertkal, bir dönem yaşanan hak ihlalleriyle Türkiye gündemine oturan Pozantı Cezaevi'ndeki işkencelerden ve hukuksuzluklardan payını düşeni alarak ağır işkenceye maruz bırakıldı.

Sertkal ailesi yaşanan baskılardan ve uzun namlulu silahlarla ağır yaralanan kızları Şehriban Sertkal'ın tedavisini yapmak için Gaziantep şehrini terketmek zorunda kalarak Ankara'ya yerleşti. 10 Ekim 2015 yılında Ankara'da yaşanan Gar Katliamı sonrasında IŞİD'in hücre evlerine yapılan baskınlarda Sertkal aile fertlerinin isimleri IŞİD'in ölüm listesinde çıktı. Bunun üzerine aile kızları Şehriban'ın tedavisini tamamlamadan Van'a dönerek Gürpınar'daki köylerine yerleşmek zorunda kalırken; IŞİD'in hedefindeki ailenin diğer fertleri olan Ferdi Sertkal ve Zeki Sertkal yurtdışına gitmek zorunda kaldı.

Sağır dilsiz olan Şehriban Sertkal, yapılan tüm müdahallere rağmen belden aşağı da felçi kaldı ve şuan hiçbir engelli hakkından yararlanamayarak ailesinin desteğiyle yaşama tutunmaya çalışıyor. 

DEM Parti Van Milletvekili Sertkal ailsenin yaşadığı tüm bu hukuksuzlukları ve saldırıları Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) gündemine taşıdı.

Millevekili Mahmut Dindar,  Soru Önergeleri ve Araştırma Önergeleriyle meclis gündemine taşıdığı Sertkal ailesinin durumunu şu şekilde özetledi:

Saygıdeğer Basına ve Kamuoyuna;"
 
Kürt meselesinin çözümsüz kalması ve bu süreçte evrensel hukuk ilkelerinin işletilmemesi nedeniyle birçok insanımız haksız hukuksuz cezaevi, tutukluluk ve sürgün durumları ile karşı karşıya kalmıştır. Bu haksızlıkları ağır bir şekilde yaşayan SERTKAL ailesinin durumunu TBMM gündemine taşıdık. Engelli bir birey olan Şehriban SERTKAL'ın haksız yargılanma sürecini, beraatine rağmen engelli ödenekleri ve desteklerinin kesilmesini, zarar ve mağduriyetlerinin tazmin edilmesi gerekirken mağduriyetinin arttırılmasını ve bu durumun 10 yıldır devam etmesini, Adalet, İçişleri, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na soru önergesi, TBMM Başkanlığına Meclis Araştırması Önergesi ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna başvuru ile TBMM Gündemine taşıdık.

TBMM İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANLIĞINA

Türkiye’de Türkiye’de Kürt meselesinin on yıllardır çözümsüz bırakılması, hukuk devletinin kurumsallaşmasını, demokratik kültürün yerleşmesini ve tarafsız yargı düzeninin oluşmasını engellemiştir. Bu durum sadece Kürt halkını değil, tüm Türkiye toplumunu maddi, manevi ve psikolojik olarak olumsuz etkilemektedir. Uzun ve keyfi yargılamalar hem kolektif hem bireysel ağır mağduriyetlere yol açmakta, SERTKAL ailesinin yaşadıkları bu sürecin tipik bir örneğini oluşturmaktadır. Ailenin 10 yılı aşkın mağduriyetleri; engelli birey Şehriban Sertkal’ın 2014 Kobani protestoları sırasında vurulup felç kalması, mağdur iken sanık yapılması, idari tazminat taleplerinin reddedilmesi, aile bireylerinin tutuklama, sürgün, faili meçhul saldırılar, gözaltılar ve sosyal dışlanmaya maruz bırakılması ile devam etmiştir.

Uluslararası Af Örgütü, TİHV ve İHD raporlarında bu mağduriyetler ayrıntılı biçimde belgelenmiş; Pozantı Cezaevi’nde çocuklara yönelik işkence, OHAL sonrası baskılar, faili meçhul saldırılar ve SERTKAL ailesinin IŞİD’in hedef listesinde yer alması insan hakları ihlalleri kapsamında değerlendirilmiştir. Şehriban Sertkal’ın davasında beraat verilmesine rağmen idari tazminat taleplerinin reddedilmesi, aynı olayda hem sanık hem mağdur gösterilmesi hukuki güvenlik, adil yargılanma, masumiyet karinesi ve etkili başvuru hakkı ilkeleriyle çelişmektedir. Bu süreç, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (yaşam hakkı, işkence yasağı, etkili başvuru hakkı) ve BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin açık ihlalidir.

Ferdi Sertkal’ın 2008’de çocuk yaşta tutuklanıp Pozantı Cezaevi’nde işkence gördüğüne dair beyanları da raporlarda doğrulanmıştır. 2014 Kobani olayları sırasında vurulan Şehriban Sertkal’a yönelik faillerin tespit edilmemesi, olay yerinde görülen saldırganlar ve emniyet görevlileri hakkında hiçbir soruşturma yürütülmemesi devletin yaşam hakkını koruma yükümlülüğüyle bağdaşmamaktadır.

Bu örnek, bireysel bir ailenin yaşadığı sorun olmanın ötesinde, Kürt meselesinin kriminalize edilmesinin on binlerce haneye yayılmış bir tablo oluşturduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, insan haklarının korunması, hukuksuz yargılamaların son bulması, mağduriyetlerin giderilmesi ve benzer vakaların önlenmesi için Meclis tarafından kapsamlı bir araştırma ve çözüm sürecinin başlatılması gerekmektedir. Sertkal ailesinin tüm fertleri için yaşam, sağlık, güvenlik ve kişi dokunulmazlığı haklarının ihlal edilmesinin ve durumundan dolayı yaşadığı ciddi sorunların İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu tarafından acilen incelenmesini arz ve talep ediyorum.

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA

 

Aşağıdaki sorularımın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur ÖZDEMİR GÖKTAŞ tarafından Anayasa’nın 98’inci TBMM İçtüzüğünün 96’ncı ve 99’uncu maddeleri gereğince yazılı olarak cevaplandırılması konusunda gereğini arz ederiz.

 

Mahmut DİNDAR

Van Milletvekili

6-9 Ekim 2014 tarihleri arasında yaşana Kobani eylemleri kapsamında bir çok yurttaş mağdur olmuş ancak aradan geçen süreye rağmen hakikatler açığa çıkarılmamış, suç işleyenler yargılanmamıştır. Bu bağlamda Şehriban Sertkal’ın durumu, Amnesty International ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı raporlarında vurgulandığı üzere, işitme ve konuşma engelli bir bireyin mağduriyetini yansıtmaktadır. Konu daha önceki dönemlerde de TBMM gündemine taşınmasında rağmen yurttaşın mağduriyeti giderilmemiş, zararı tazmin edilmemiş ve sorumlular yargılanmamıştır. Kamuoyuna yansıyan haberlerde hakkındaki suç iddialarından  beraat ettiği halde Sertkal’ın mağduriyetinin sürdüğü vurgulanmıştır. Bu durum, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3. maddesi (işkence ve insanlık dışı muamele yasağı), 13. maddesi (etkili başvuru hakkı), Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 15. ve 16. maddeleri (işkence ve istismardan korunma yükümlülüğü) ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. maddesi (yaşam hakkı), 40. maddesi (etkili başvuru hakkı) ve özellikle 61. maddesi (engellilerin korunması) kapsamındaki devlet yükümlülüklerini doğrudan ilgilendirmektedir. Şehriban Sertkal, engelli bir birey olarak Kobani olaylarında ağır yaralanmasına rağmen fail olarak yargılanmış ve ceza davasından (Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 2015/185 Esas) beraat etmiştir (Yargıtay onayı: 2018/1317 Karar). Buna rağmen idari tazminat talebi reddedilmiştir (Gaziantep 2. İdare Mahkemesi 2016/188 Esas; Bölge İdare Mahkemesi 2018/5554 Karar; Danıştay 2023/1741 Karar) ve dosya halen Anayasa Mahkemesine gönderilmiştir (2023/53384). Kobani olaylarından bu yana geçen 11 yıl, mağduriyetin derinleşmesine yol açmıştır.

Şehriban Sertkal, işitme ve konuşma engelli bir birey olarak Kobani olaylarında vurulmuş, kalıcı felç geçirmiştir. Ceza davasında (Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 2015/185 Esas) beraat etmiş (Yargıtay onayı: 2018/1317 Karar), idari tazminat talepleri ise reddedilmiştir (Danıştay 2023/1741 Karar). Dosya kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne (2023/53384) başvurulmuştur. Olayın üzerinden geçen 11 yıl, mağduriyetin derinleşmesine yol açmıştır.

Bu süreçte engelli maaşı ve temel bakım ücretlerinin (hasta bezi, sonda vb.) kesilmesi, Şehriban Sertkal’ın yaşamını sürdürebilmesini ve en temel ihtiyaçlarını karşılamasını imkânsız hale getirmiştir. Engelli maaşı ve bakım ödemeleri, 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu uyarınca bir hak olup, bu hakların keyfî biçimde kesilmesi hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Devletin engelli bireyleri koruma yükümlülüğü Anayasa’nın 61. maddesiyle açıkça düzenlenmiştir: “Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır.” Bu anayasal yükümlülüğe rağmen engelli maaşı ve bakım ücretlerinin kesilmesi, mağduriyetin artırılması anlamına gelmektedir. Ayrıca, bu durum Türkiye’nin taraf olduğu BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 28. maddesinde düzenlenen “yeterli yaşam standardı ve sosyal koruma” hakkıyla da açıkça çelişmektedir.

Bu bağlamda;

  1. Bakanlığınız, engelli bireylerin korunması yükümlülüğü (AİHS Madde 3, BM Engelli Hakları Sözleşmesi) kapsamında, Şehriban Sertkal’ın yaralanmasına rağmen neden fail olarak yargılandığını açıklamakta mıdır?
  2. Şehriban Sertkal’ın engelli maaşı hangi gerekçeyle kesilmiştir? Bu kesinti, kişisel bakımını ve yaşamını idame ettirmesini imkânsız hale getirmekte değil midir?
  3. Şehriban Sertkal’ın hasta bezi, sonda gibi temel bakım ödemeleri neden kesilmiştir? Bu kesinti engelli bireyin günlük yaşamını nasıl etkilemektedir?
  4. Sertkal, ceza davasında beraat etmiş ve tazminat talebi halen Anayasa Mahkemesi’nde derdestken, neden mağduriyet artırılarak engelli haklarından yoksun bırakılmıştır? Bu kasıtlı bir uygulama mıdır?
  5. Engelli maaşı ve bakım ücretlerinin kesilmesi, mevcut Anayasa Mahkemesi dosyası (2023/53384) ile bağlantılı mıdır? Yargı sürecinde olan bir davadan dolayı sosyal hakların kesilmesi, “masumiyet karinesi” ilkesine aykırı değil midir?
  6. Şehriban Sertkal’ın engelli haklarının iadesi ve mağduriyetin giderilmesi için Bakanlığınız ne tür adımlar atacaktır?
  7. BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 28. maddesi ile Anayasa’nın 61. maddesi uyarınca engelli bireylerin sosyal korunması için kesintilerin yeniden başlatılması planlanmakta mıdır?
  8. Bakanlığınız, engelli bireylerin hak kaybına uğramaması için denetim mekanizmalarını nasıl işletmektedir? Sertkal’ın dosyası özelinde herhangi bir inceleme yapılmış mıdır?
  9. Bu süreçte aileye engelli bakımında destek ve koruma sağlanmış mıdır?
  10. Aileye bu kesintiler konusunda önceden bilgilendirme yapılmış mıdır? Eğer yapılmış olsaydı, mağduriyetlerin önlenmesi mümkün değil miydi?

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA

 

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Ali YERLİKAYA  tarafından Anayasa’nın 98’inci TBMM İçtüzüğünün 96’ncı ve 99’uncu maddeleri gereğince yazılı olarak cevaplandırılması konusunda gereğini arz ederiz.

  

Mahmut DİNDAR

Van Milletvekili

 

6-9 Ekim 2014 tarihleri arasında yaşana Kobani eylemleri kapsamında bir çok yurttaş mağdur olmuş ancak aradan geçen süreye rağmen hakikatler açığa çıkarılmamış, suç işleyenler yargılanmamıştır. Bu bağlamda Şehriban Sertkal’ın durumu, Amnesty International ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı raporlarında vurgulandığı üzere, engelli bir bireyin mağduriyetini yansıtmaktadır. Kamunun sorumluluğu kapsamında söz konusu eylemler sürecinde mağdur edilen yurttaşların hukuk devleti gereği mağduriyetlerinin giderilmesi gereklidir. Ankara Gar katliamı dosyasında (gerekçeli karar s. 551, iddianame s. 395) Sertkal ailesi bireylerine ait bilgilerin yer alması, IŞİD tehditlerini işaret etmekte olup bu durum Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 2. maddesi (yaşam hakkı) ile Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi yükümlülüklerini gündeme getirmektedir.

Basına yansıyan birçok haberrde Sertkal’ın iddia olunan suçlardan beraat ettiği halde mağduriyetinin devam ettiği vurgulanmıştır. Konu TBMM gündemine daha önce taşınmasına rağmen şeffaf bir şekilde kamuoyu aydınlatılmamıştır. Bu süreç AİHS’in 13. maddesi (etkili başvuru hakkı) ve Anayasa’nın 40. maddesi ihlallerini açığa çıkarmaktadır.  Konu ile ilgili Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/185 Esas sayılı dosyasındaki beraat kararı (Yargıtay onayı: 2018/1317) ve idari tazminatın reddi (Danıştay 2023/1741 Karar), faillerin belirlenmemesini ve aile mağduriyetinin giderilmemesini öne çıkarmaktadır.

Bu bağlamda;

  1. 09/10/2014 tarihinde Gaziantep ili Şahinbey ilçesinde Şehriban Sertkal’ı saldıran kişilerle ilgili herhangi bir adli veya idari soruşturma başlatılmış mıdır?
  2. Aradan geçen süreye rağmen faillerin bulunmasına dair İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir soruşturma yapılmış mıdır? Yapıldıysa sonuçları nelerdir?
  3. Ankara Gar katliamı dosyasında aile bireylerine ait bilgilerin yer alması nedeniyle Bakanlığınız tarafından aileye herhangi bir tebligat yapılmış mıdır? Söz konusu bilgiler doğrultusunda aileye koruma sağlanmış mıdır?
  4. Aile, bu tehditler ve soruşturma hakkında bilgilendirilmiş midir? Bilgilendirme yapılmış olsaydı, yargı mağduriyetleri ve benzeri ihlallerin önlenmesi mümkün olur muydu?
  5. Türkiye’nin taraf olduğu AİHS’in 2. ve 13. maddeleri, BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 15 ve 16. maddeleri ile Anayasa’nın 17. maddesi uyarınca, faillerin tespiti ve ailenin korunması için bugüne kadar alınan tedbirler nelerdir?
  6. Olayın yaşandığı güne ilişkin MOBESE kayıtları, güvenlik güçlerince elde edilen görüntüler ve ailenin avukatları aracılığıyla Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan fotoğraflarda yer alan failler hakkında herhangi bir soruşturma veya kovuşturma yapılmış mıdır? Ayrıca, fotoğraflarda açıkça görüldüğü üzere kitle içerisinde resmi üniformalı olarak bulunan bir emniyet mensubunun, kitleyi dağıtması gerekirken yönlendiren ve yöneten bir pozisyonda yer almasına ilişkin olarak hakkında herhangi bir soruşturma, kovuşturma ya da görevden uzaklaştırma işlemi gerçekleştirilmiş midir?
  7. 10 Ekim Ankara Gar Katliamı davasında açığa çıkan gerekçeli kararın 551. sayfası ve iddianamenin 395. sayfasında aile bireylerine ait bilgilerin yer aldığı bir Word/Excel dosyasının bulunduğu iddiaları doğru mudur? Bu belgelerin, aileyi IŞİD gibi karanlık ve paramiliter yapılar tarafından doğrudan hedef haline getirdiği yönündeki kaygılar Bakanlığınızca ciddiyetle araştırılmış mıdır? Bu paramiliter güçlerin aileye dair bilgileri nasıl elde ettiği, kimler tarafından kayıt altına alındığı ve hangi yollarla saklandığına dair bir inceleme yapılmış mıdır? Bu durum, AİHS’in 8. maddesi (özel hayatın gizliliği), Anayasa’nın 20. maddesi (özel hayatın korunması) ve Anayasa’nın 17. maddesi (yaşam hakkı) kapsamında ağır bir hak ihlali niteliği taşımakta değil midir? Ayrıca, bu bağlamda Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından aileye herhangi bir bilgilendirme, yazılı tebligat veya koruma tedbiri sağlanmış mıdır?

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Türkiye’de çözümsüz bırakılan Kürt meselesi, hukuk devleti ve demokratik kurumların yerleşmesini engellemiş, toplumun tüm kesimlerini maddi ve manevi olarak olumsuz etkilemiştir. SERTKAL ailesinin yaşadığı uzun süreli haksız yargılamalar, dışlanma ve mağduriyetler bu sorunun tipik bir örneğini oluşturmaktadır. Bu nedenle hem bireysel hem de toplumsal mağduriyetlerin giderilmesi ve evrensel hukuk ilkelerinin uygulanması içinve gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İçtüzüğün 104’üncü ve 105’inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.  

 

                                                                                                       Mahmut DİNDAR

                                                                                                        Van Milletvekili

 

 

 

GEREKÇE ÖZETİ

Türkiye’de Kürt meselesinin on yıllardır çözümsüz bırakılmış olması hukuk devletinin kurumsallaşması, demokratik bir kültürün yerleşikleşmesi ve bağımsız/tarafsız bir yargı kurumsallaşmasının önüne geçmiştir. Toplum olarak Türkiyeli tüm halklar bu ağırlaşan sorunun maddi, manevi ve psikolojik yüküne maruz bırakılmaktadır. Uzun ve keyfi  yargılama süreçleri kollektif mağduriyetlerin yanı sıra bireysel ağır maliyetlere yol açmaktadır. SERTKAL ailesinin ve aile bireyi olarak engelli bir kişi olan Şehriban SERTKAL’in 10 yılı aşan mağduriyetleri, haksız suçlama iddialarına maruz kalmaları, onlara saldıran faillerin yargılanmaması, bu süreçte tüm kamusal desteklerden mahrum bırakılması ve dışlanmaya maruz kalması tipik bir örnektir. SERTKAL ailesinin üyelerinden tutuklu olan, sürgünde mülteci/sığınmacı olan, haksız yargılama süreçlerine maruz kalan bireylerin hikayesi Kürt illerinde onbinlerce hanenin hikayesidir. Bu bağlamda hem temel insan hakları hukukunu uygulamak, insanların temel haklarını korumak, Kürt meselesinin Türkiye’nin zaten kriz içinde olan sosyolojisine, ekonomisine, turizmine, siyasetine ve genel toplumsal durumuna olumsuz etkilerini azaltmak hem de bunun için gerekli altyapıyı oluşturmak, bireysel ve ailesel mağduriyetleri evrensel hukuk ilkeleri ve ölçütleri ile gidermek  ve gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İçtüzüğün 104’üncü ve 105’inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.  

 

 

GEREKÇE

1 Ekim 2024 tarihinde kamuoyuna yansıyan ve önceki dönemlerde de bazı süreçlerin işletildiği açığa çıkan Demokratik Toplum ve Barış süreci ile ilgili önemli hususlardan bir tanesi de demokratik entegrasyon yapılarının kurulması, hukuksuz ve çok uzun süren yargılamaların evrensel hukuki ölçülerle sonlandırılması, açık mağduriyetlerin hukuk devleti ilkesiyle giderilmesi olacaktır. Kürt meselesinin kriminalize edilmesi sonucunda kollektif ve ailesel mağduriyetlerin açığa çıktığı bilinmektedir. Bu bağlamda SERTKAL ailesinin tipik durumu bireysel veya ailesel bir tabloyu değil daha kapsamlı ve onbinlerce insanımızı kapsayan bir durumdur.

Şehriban Sertkal’ın 09/10/2014 tarihinde Gaziantep Şahinbey ilçesindeki Kobani protestoları sırasında vurulması, kalıcı felç geçirmesi ve yargı süreçlerinde mağdurken sanık konumuna düşürülmesi, aile bireylerinin benzer mağduriyetlerle karşılaşması, Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin önemli bir örneğini oluşturmaktadır. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) raporlarında, Sertkal’ın Kobani gösterileri sırasında vurulması ve yargılanması “Şehriban Sertkal Davası” olarak detaylandırılmış, engelli bir bireyin terör suçlamasıyla mağdur edilmesi eleştirilmiştir. TİHV (Türkiye İnsan Hakları Vakfı) raporlarında, ailenin 2018 yılındaki tutuklamalar ve yargılamalar gibi olayları, OHAL sonrası fiili uygulamalar olarak vurgulanmıştır. İHD (İnsan Hakları Derneği) raporlarında, Sertkal ailesinin 2014 yılından itibaren yaşadığı keyfi gözaltılar, baskılar ve faili meçhul saldırılar, yargısız infaz girişimleri ve faili meçhul cinayetler bağlamında ele alınmıştır. Ayrıca, aile bireylerine ait Ankara Gar katliamı bağlantılı IŞİD dosyalarında (gerekçeli karar sayfa 551, iddianame sayfa 395) öldürülecekler listesinde geçmiş olup, bu durum ailenin karanlık güçler tarafından hedef alındığını düşündürmektedir. Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/185 Esas sayılı dosyasındaki beraat kararı (Yargıtay onayı: 2018/1317), Şehriban Sertkal’ın eylemlere katılımı konusunda delil yetersizliğini vurgulamasına rağmen, idari tazminat talepleri reddedilmiştir. Bu süreçte aile bireyleri sürekli gözaltı, tutuklama ve baskılara maruz kalmış, engelli maaşı kesintileri gibi mağduriyetler yaşanmıştır. Ferdi Sertkal’ın 2008 civarındaki tutuklanması (Pozantı Cezaevi’nde işkence iddiaları), ailenin 2008’den beri hedef haline getirildiğini göstermektedir.

Ferdi Sertkal’ın 2008 Tutuklanması ve İşkence İddiaları ilgili kurumlarca ciddiyetle soruşturmalıdır. Ferdi Sertkal, Kürt bir birey/çocuk olarak, Türkiye’de “taş atan çocuklar” yasası (TMK - Terörle Mücadele Kanunu) kapsamında çocuklara yönelik tutuklamaların yoğunlaştığı bir süreçte, 2008-2011 yılları arasında Adana Pozantı M Tipi Kapalı Cezaevi’nde çocuk tutuklu olarak kalmıştır. Bu kapsamda demokratik gösteri ve toplantı yürüyüşü hakkını kullanan binlerce kişi kriminalize edilmiş ve Ferdi SERTKAL’ın mağduriyetini yaşamıştır. Ferdi SERTKAL, 2017’de çeşitli gazetelere verdiği röportajlarda; “cezaevinde gardiyanlar tarafından fiziksel şiddet, dayak ve psikolojik baskıya maruz kaldığını kamuoyuna ifade etmiş, Pozantı’yı “Diyarbakır Cezaevi vahşetinin tekrarı” olarak tanımlamış ve Kürt çocuk tutuklulara yönelik sistematik olumsuz muameleyi” vurgulamıştır. Bu ifadeler, İHD ve TİHV raporlarında da belgelenmiştir; 2007-2012 arası raporlarda, Pozantı Cezaevi’nde çocuklara yönelik işkence “sistematik” olarak nitelendirilmiştir.

Şehriban Sertkal’ın Mağduriyeti aileden diğer bir bireyin mağduriyetidir. Şehriban Sertkal, engelli bir birey olarak 2014’te 9 Ekim Kobani eylemleri sırasında belli olmayan faillerce yaralanmış, zaten işitme engelli iken kalıcı maluliyet durumu yaşamıştır. Bu durumuna rağmen hakkında ceza davası açılmış ve ceza davasından beraat etmiştir. Ancak idari tazminat talebi, Gaziantep 2. İdare Mahkemesi tarafından (2016/188 Esas, 2018/61 Karar) reddedilmiş, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi tarafından (2018/5074 Esas, 2018/5554 Karar) onanmış, Danıştay Onuncu Dairesi tarafından (2019/7271 Esas, 2023/1741 Karar) temyiz reddiyle kesinleştirilmiştir. Dosya halen Anayasa Mahkemesi’nde (Bireysel Başvuru No: 2023/53384) inceleme aşamasındadır. Bu süreç, 11 yıl sürmüş olup, tazminat talebinin (toplam 3.000 TL maddi, 500.000 TL manevi) reddi, mağduriyetin giderilmemesine yol açmıştır.

Bu durum, “hukukun evrensel ilkeleri” ile açıkça çelişmektedir. Bir kişi aynı olay bağlamında hem mağdur hem sanık olamaz; mağduriyet tartışmaya kapalıdır. Özellikle Şehriban Sertkal’ın anadan doğma işitme engelli olduğu, slogan attığı veya kitleyi yönlendirdiği yönündeki iddiaların hayatın olağan akışına aykırı olduğu sabittir. Bu nedenle, aynı olaya ilişkin bir dosyada sanık, diğerinde mağdur olarak yer alması hukuki güvenlik, adil yargılanma hakkı (AİHS Madde 6), masumiyet karinesi (Anayasa Madde 38), etkili başvuru hakkı (AİHS Madde 13) bakımından ağır bir çelişki yaratmaktadır. Uluslararası hukukta “çifte standart yasağı” (non bis in idem ve mağduriyetin inkar edilemezliği ilkesi) bu tür uygulamaları yasaklamaktadır.

Ayrıca şu husus da aydınlatılmaya muhtaçtır: Şehriban Sertkal’ın vurulduğu tarihe ilişkin olarak, emniyet güçlerinin ve Cumhuriyet Başsavcılığı’nın failleri açığa çıkarmaya yönelik herhangi bir soruşturma yürütüp yürütmediği belirsizdir. Ailenin avukatı aracılığıyla Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan dosyada, o geceye dair basın muhabirleri yoluyla elde edilen ve ellerinde satır, sopa, kesici aletler bulunan kalabalık bir kitlenin yürüyüş halinde olduğu, yüzlerinin açık bir şekilde göründüğü fotoğraflar mevcuttur. Bu fotoğraflara rağmen söz konusu kişiler hakkında kimlik tespiti veya adli/idari bir soruşturma yürütülüp yürütülmediği yanıtlanmamıştır. Yine aynı görüntülerde, kitlenin içerisinde resmi üniformalı bir emniyet amirinin kitleyi yönlendirdiği, dağıtmak yerine yönetici pozisyonunda davrandığı açıkça görülmektedir. Bu emniyet görevlisi hakkında herhangi bir disiplin soruşturması, idari işlem veya görevden uzaklaştırma yapılıp yapılmadığı da belirsizdir. Devlet, Anayasa’nın 17. ve 40. maddeleri uyarınca vatandaşlarının can ve mal güvenliğini korumakla yükümlüdür.

Bu olaylar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) Madde 2 (yaşam hakkı), Madde 3 (işkence yasağı) ve Madde 13 (etkili başvuru hakkı) ile BM Engelli Hakları Sözleşmesi yükümlülüklerini ihlal etmektedir. Anayasa Madde 17 (yaşam hakkı) ve Madde 40 (etkili başvuru) uyarınca devlet, vatandaşlarını korumakla yükümlüdür. Ailenin vurulma, tutuklamalar, tazminat ödenmemesi, keyfi yargılamalar (11 yıl süren süreç), gözaltılar ve baskılar gibi mağduriyetleri, devlet kurumları veya karanlık güçler tarafından bilerek yapılıp yapılmadığı araştırılmalıdır.

Bu bağlamda olayların incelenmesi, mağduriyetlerin giderilmesi için çözüm önerileri sunulması ve benzer vakaların önlenmesi ve gerekli çalışmaların yapılabilmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İçtüzüğün 104’üncü ve 105’inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.  

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA

 

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Yılmaz TUNÇ tarafından Anayasa’nın 98’inci TBMM İçtüzüğünün 96’ncı ve 99’uncu maddeleri gereğince yazılı olarak cevaplandırılması konusunda gereğini arz ederiz.

 

Mahmut DİNDAR

Van Milletvekili

6-9 Ekim 2014 tarihleri arasında yaşana Kobani eylemleri kapsamında bir çok yurttaş mağdur olmuş ancak aradan geçen süreye rağmen hakikatler açığa çıkarılmamış, suç işleyenler yargılanmamıştır. Bu bağlamda Şehriban Sertkal’ın durumu, Amnesty International ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı raporlarında vurgulandığı üzere, işitme ve konuşma engelli bir bireyin mağduriyetini yansıtmaktadır. Konu daha önceki dönemlerde de TBMM gündemine taşınmasında rağmen yurttaşın mağduriyeti giderilmemiş, zararı tazmin edilmemiş ve sorumlular yargılanmamıştır.

Kamuoyuna yansıyan haberlerde hakkındaki suç iddialarından  beraat ettiği halde Sertkal’ın mağduriyetinin sürdüğü vurgulanmıştır. Bu süreç, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 13. maddesi (etkili başvuru hakkı), 3. maddesi (işkence ve insanlık dışı muamele yasağı) ile Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 15. ve 16. maddeleri (işkence ve istismardan korunma) kapsamında devletin pozitif yükümlülüklerini gündeme getirmektedir. Ayrıca, Anayasa’nın 17. maddesi (yaşam hakkı) ve 40. maddesi (etkili başvuru hakkı) uyarınca engelli bireylerin korunması devletin asli sorumluluğudur.

Şehriban Sertkal, engelli bir birey olarak Kobani olaylarında ağır yaralanmasına rağmen fail olarak yargılanmış ve ceza davasından (Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 2015/185 Esas) beraat etmiştir (Yargıtay onayı: 2018/1317 Karar). Buna rağmen idari tazminat talebi reddedilmiştir (Gaziantep 2. İdare Mahkemesi 2016/188 Esas; Bölge İdare Mahkemesi 2018/5554 Karar; Danıştay 2023/1741 Karar) ve dosya halen Anayasa Mahkemesine gönderilmiştir (2023/53384). Kobani olaylarından bu yana geçen 11 yıl, mağduriyetin derinleşmesine yol açmıştır.

Ayrıca, Şehriban Sertkal’ın adı, halen tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve arkadaşlarının yargılandığı “Kobani Davası”nda müşteki/mağdur sıfatıyla yer almasına rağmen, aynı olayla bağlantılı başka bir dosyada sanık olarak yargılanmış olması dikkat çekicidir. Bir bireyin aynı olay bağlamında hem sanık hem mağdur olarak yargılanması hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Mağduriyet kavramı değişmez ve tartışılmazdır.

Doğuştan işitme engelli olan Şehriban Sertkal hakkında, slogan attığı veya kitleyi yönlendirdiği yönündeki iddialar hayatın olağan akışına aykırıdır; bu iddialar ceza dosyasında beraat kararıyla zaten çürütülmüştür. Buna rağmen idari mahkemenin, Sertkal’ın “bilerek ve isteyerek eyleme katıldığı” gerekçesiyle tazminat talebini reddetmesi, hukukta çifte standart uygulandığını göstermektedir. Hukuk devleti, çelişkili kararlarla değil, tutarlı ve eşitlikçi uygulamalarla güven tesis eder.

 

Bu bağlamda;

  1. Bakanlığınız, engelli bireylerin korunması yükümlülüğü (AİHS Madde 3, BM Engelli Hakları Sözleşmesi) kapsamında, Şehriban Sertkal’ın yaralanmasına rağmen neden fail olarak yargılandığını açıklamakta mıdır?
  2. Ceza davasında beraat almasına rağmen idari tazminat talebinin reddedilmesi, Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında devletin can ve mal güvenliği sorumluluğunun ihlali değil midir?
  3. Yargılama süreci neden 11 yıl sürmüştür? Kobani olaylarından bugüne kadar geçen bu süre, mağduriyetin giderilmemesi için hangi gerekçelerle açıklanmaktadır?
  4. Aynı olay bağlamında Şehriban Sertkal’ın bir davada sanık, başka bir davada mağdur olarak yargılanması hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmakta mıdır? Hukukta çifte standart olmayacağı ilkesi gözetilmiş midir?
  5. Ankara Gar katliamı dosyasında aile bireylerine dair bilgilerin geçmesine rağmen herhangi bir adli tebligat yapılmış mıdır? Bu bilgilere dayanarak aileye koruma veya risk değerlendirmesi sağlanmış mıdır? Aileye bu konuda bilgilendirme yapılmış mıdır? Yapılmış olsaydı, yargı mağduriyetleri ve hak ihlalleri önlenebilir miydi?
  6. “Demokratik toplum ve barış süreci” bağlamında, hukuk sistemine güveni sağlamak için bu davada toplumsal uzlaşıya yönelik adımlar atılacak mıdır?
  7. Türkiye’nin taraf olduğu AİHS ve BM sözleşmeleri uyarınca engelli bireylerin adil yargılanması ve mağduriyetlerinin giderilmesi için alınan özel önlemler nelerdir?



Bu haber 1585 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI