Bugun...


KADİR KILIÇ

facebook-paylas
Baba İshak'tan Önder'e Anadolu'nun bitmeyen direniş geleneği
Tarih: 25-04-2025 18:33:00 Güncelleme: 25-04-2025 18:33:00


Baba İshak’tan Sırrı Süreyya Önder’e: Anadolu’nun Bitmeyen Direniş Geleneği


Anadolu’nun tarih sahnesindeki en güçlü damarlarından biri, halk isyanlarının, inanç temelli direnişlerin ve ezilenlerin adalet arayışlarının izlerini taşıyan o derin halk damarlarıdır. Bu damar, 13. yüzyılda Babailer İsyanı ile kıpırdanmaya başlar, 16. yüzyılda Pir Sultan Abdal’ın duruşunda billurlaşır, 20. yüzyılda Şeyh Said, Seyit Rıza ve Zîlan’da beden bulur ve 21. yüzyılda Sırrı Süreyya Önder gibi figürlerde politik bir temsil kazanır. Bu, sadece bir isyan zinciri değil; adaletle zulüm, halkla iktidar, vicdanla tahakküm arasındaki bitmeyen bir mücadeledir. Tarih sadece devletlerin değil; halkların da yürüyüşüdür. İşte o yürüyüşün önemli duraklarından biri de Baba İshak’tır.

Baba İshak Kimdir?

Baba İshak, 13. yüzyılın ortalarında Anadolu’da ortaya çıkan büyük halk isyanının manevi ve politik önderidir. Aslen Horasan’dan gelen Türkmen kökenli bir derviştir. Ahmet Yesevî geleneğine mensup olan Baba İshak, Anadolu’nun İslamlaşma sürecinde halk arasında etkili olan Kalenderî-Bektaşî tasavvufunu temsil ediyordu. O dönemde Selçuklu devleti, merkezî otoritesini zorla dayatırken, göçebe Türkmenler, Kürt aşiretleri, Hristiyan köylüler ve Alevi topluluklar artan vergilere, zorunlu göçlere ve inanç baskılarına karşı tepki içindeydi.

Baba İshak, bu farklı toplumsal katmanların vicdanında yankı bulan bir önder haline geldi. O sadece dinî bir lider değil; halkın adalet arzusunu dillendiren bir mürşitti. Onun öğretisinde Tanrı, medreselerde değil; dağda koyun güden çobanın inancındaydı. Halka “Allah sizinledir” diyor; merkezi otoritenin dayattığı hiyerarşik dine karşı doğrudan halkla Tanrı arasında bir bağ kuruyordu. 1240’ta başlayan Babailer İsyanı, tarihimizin ilk büyük halk devrim girişimiydi. Amasya’dan Malatya’ya kadar yayılan bu isyan, hem mezhep farklılıklarını hem de sınıfsal adaletsizliği hedef alıyordu. Nihayetinde Selçuklu ordusu bu isyanı kanla bastırdı ama Anadolu halklarının hafızasında, Baba İshak’ın sesi hep yankılandı: “Zulüm karşısında susan dilsiz şeytandır!”

Kürdistan’dan Rumeli’ye Direniş Zinciri

Babailer İsyanı Anadolu halklarının kaderine yazılmış bir kırılma anıdır. Ancak bu kırılma, boyun eğme değil; direnme çağrısı olarak kaldı. O günden sonra bu topraklarda isyan hiç eksik olmadı. Börklüce Mustafa’nın “mülkiyet ortak olmalıdır” sözü, Pir Sultan Abdal’ın “Kadıyı saraya kul eden din yıkılsın” haykırışı, Şeyh Bedreddin’in halk komünleri, hep aynı kökten beslenmiştir. Kürdistan’da ise bu damar, Şeyh Said’in önderliğiyle, Seyit Rıza’nın vakur duruşuyla ve Zîlan’ın cesur kadınlarında kendini gösterdi.

Bu isyanların ortak özelliği, merkezî iktidarların halkın inanç sistemine, yaşam biçimine ve kimliğine yönelik asimilasyon politikalarına karşı gelişmiş olmasıdır. Kürt isyanlarının tamamı, sadece ulusal değil; aynı zamanda dinî ve sınıfsal yönelimlidir. Kürt halkı açısından “din”, hem bir direniş biçimi hem de bir hafıza taşıyıcısıdır. Bu nedenle Kürtlerin tarihsel mücadelelerinde Baba İshak gibi figürlerin etkisi yalnızca inanç düzleminde değil; politik düzlemde de karşılık bulur.

Baba İshak’tan Sırrı Süreyya Önder’e

Tam da bu nedenle Abdullah Öcalan’ın Sırrı Süreyya Önder’e dair “Baba İshak gibidir” demesi rastgele bir benzetme değildir. Bu söz, tarihsel belleği güçlü olanlar için bir işarettir. Öcalan burada, halkla kurduğu ilişkiyi kurumsal din adamlarından farklı olarak, halkın içinden gelen ve halkın duygusunu tercüme eden liderlik tarzına vurgu yapar. Baba İshak da, Sırrı Süreyya Önder de halkın içinden doğmuş, saraydan değil sokaktan konuşmuşlardır.

Sırrı Süreyya Önder’in siyaset tarzı, Kürt demokratik mucadelesindeki içindeki özel yerini de buradan alır. O, sadece bir politik aktör değil; aynı zamanda halkın gündelik diliyle, mizahıyla, acısıyla konuşan bir figürdür. Onun meclisteki her konuşması, kahvede oturan emekçinin, cezaevindeki gencin ya da sınırdaki çobanın hislerine tercüman olur. Bu, klasik bir vekillik değil; tarihsel bir temsil biçimidir. İşte bu yönüyle Önder, Baba İshak’ın çağdaş izdüşümüdür.

Halklar Hatırlar, Saraylar Unutturmak İster

Bu topraklarda halkın tarihini yazanlar hep kaybettirilmeye çalışılmıştır. Medreseler, resmi tarih anlatıları, merkezî siyaset mekanizmaları; halkın hafızasını silmek için çalışır. Ama halklar hatırlar. Dersim’de bir ninenin söylediği ağıt, Amed cezaevinde duvara kazınan bir isim, Van’da bir çocuğun fısıldadığı bir şiir, tarihi yeniden kurar. Bu nedenle Baba İshak unutulmaz. Zîlan, Roboskî, Gezi, unutulmaz.

Bugün bu halk yürüyüşü hâlâ devam ediyor. Belki biçim değiştirdi, belki sözler farklılaştı ama öz aynı kaldı: Adalet, onur ve özgürlük! Bu yüzden Baba İshak’tan Sırrı Süreyya Önder’e uzanan bu büyük yürüyüş, sadece geçmişin bir hikâyesi değil; bugünün ve yarının yol haritasıdır.

 

 Baba İshak’ın sesi, yüzlerce yıl sonra Gezi’deki gençlerin sloganlarında; Dersim’de bir dedenin duasında; Erciş’te bir öğrencinin direnişinde yeniden yankılanır. Çünkü tarih unutmaz. Direnenler, hakikatin tarafındadır.



Bu yazı 1633 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI