Bugun...


KADİR KILIÇ

facebook-paylas
KÜRT HALKININ DİRENİŞ TARİHİNDE BARIŞLA KAZANMAK
Tarih: 31-05-2025 15:13:00 Güncelleme: 31-05-2025 15:13:00


 

Yazan:Kadir KILIÇ

Kürt halkı, iki asrı aşan bir süredir bu topraklarda sadece bir etnik kimliğin adı değil, aynı zamanda bir direniş geleneğinin taşıyıcısıdır. Bu halkın tarihi; baskıya, inkâra ve kültürel dışlanmaya karşı yükseltilmiş sesiyle örülüdür. Her dönemde farklı biçimlerde karşılık bulan bu direniş, şimdi yeni bir biçimle sahne alıyor: barışla kazanmak.

Direnişten Diyaloğa: Değişen Mücadele Biçimi

1806’dan bu yana Kürt halkı, bircok defa tarih sahnesine çıktı. Koçgiri’den Şeyh Said’e, Zîlan’dan Ağrı’ya, Dersim’den Mahabad’a kadar uzanan bu mücadele hattı, sadece birer isyan değil; aynı zamanda kolektif bir kimliğin varoluş çabasıydı. Her biri büyük bedellerle karşılandı: sürgünler, travmalar, yerinden edilmeler...

Ancak Kürt halkının tarihi yalnızca çatışmayla açıklanamaz. Emperyalizme karşı verilen ortak mücadelede Türk ve Kürt halklarının omuz omuza savaştığı dönemler de yaşandı. Ne var ki, bu birlikteliğin meyvesi olan Cumhuriyet, çok kimlikli yapıyı tanımak yerine, merkezîleşmeyi ve kültürel homojenliği esas alan bir modelle inşa edildi. Lozan’dan sonra kurulan siyasal yapı, Kürt halkını anayasal düzeyde dışarda bırakan bir anlayışla şekillendi.

Güvenlik Merkezli Yaklaşım ve Sonuçları

Cumhuriyet’in erken döneminden bugüne egemen olan yaklaşım, "tek millet, tek dil, tek inanç" ilkeleri çerçevesinde, toplumsal çeşitliliği yönetmek yerine bastırmaya yöneldi. Kürt halkına dair kültürel ve dilsel varlıklar ya göz ardı edildi ya da çeşitli idari ve hukuki uygulamalarla görünmez kılındı.

Kürt illerinde yaşanan köy boşaltmaları, yer adlarının değiştirilmesi, anadil üzerindeki kısıtlamalar ve kolektif hafızanın bastırılması, halkın zihin dünyasında derin izler bıraktı. Ancak bu tarihsel yük, aynı zamanda bugünün barış arayışının da zeminini hazırladı.

Eşitlik ve Tanınma Talebi

Bugün artık farklı bir Kürt halkı var. Direnen ama aynı zamanda demokratik çözüm yollarını savunan, haklarını anayasal güvenceyle elde etmek isteyen bir halk. Mücadelenin biçimi değişti. Şimdi sokaklardan müzakere masasına; silinmekten görünür olmaya; bastırılmaktan tanınmaya doğru ilerleyen bir çizgi var.

Barış sadece çatışmasızlık demek değildir. Aynı zamanda hakikatle yüzleşmek, geçmişi kabullenmek, anadilinde eğitim, kimlik tanınması ve eşit yurttaşlık gibi temel taleplerin siyasal bir düzlemde ele alınması anlamına gelir. Kürt halkı, bu zemini kurmakta ısrarlıdır.

Barış Mücadelesi Sürüyor

Elbette barış sürecine kuşku ile yaklaşanlar var. “Geçmişte de benzeri süreçler oldu, sonu ne oldu?” diyenlerin endişesi anlaşılırdır. Ancak bugünün koşulları farklıdır. Artık barış, sadece bir siyasal proje değil; toplumun geniş kesimlerinin vicdani ve ahlaki talebidir.

Kürt halkı mücadelesinden vazgeçmiş değildir. Aksine, mücadelenin en soylu biçimini seçmiştir: karşılıklı diyalogla, demokratik yollarla çözüm aramak. Bu, geçmişte yaşanan travmaları inkâr etmek değil; onlardan ders çıkararak yeni bir ortak yaşam inşa etmektir.

Toplumun Ortak Talebi: Onurlu Bir Barış

Bugün Türkiye’nin doğusunda ve batısında yaşayan insanlar; ister Türk, ister Kürt, ister Arap ya da diğer halklardan olsun, artık çatışmaların yarattığı yıkımlardan yorulmuştur. Cizre, Sur, Yüksekova gibi şehirlerde yaşanan yıkımlar sadece fiziksel değil, sosyolojik bir kırılmayı da beraberinde getirdi.

Kadınlar, çocuklar, yaşlılar... Bu sürecin en ağır yükünü taşıyanlar, bugün en çok barış isteyenlerdir. Bu talep artık sadece bir halkın değil, tüm toplumun ortak sesidir.

Geçmişi Onarmak, Geleceği Korumaktır

Bugün tarihi bir eşikteyiz. Ya geçmişin tekrarı olan çözümsüzlüğü sürdüreceğiz ya da yeni bir yol açacağız. Barış, sadece Kürt halkının değil; bu ülkede yaşayan herkesin ortak kazanımı olabilir. Eşit yurttaşlık, çok dilli anayasa, kültürel hakların güvence altına alınması, demokratik bir geleceğin anahtarıdır.

Kürt halkı artık bu ülkeye barışı dayatmıyor, barışı öneriyor, inşa ediyor, yaşatmak istiyor. Ve bu çağrı, yalnızca siyasi kadrolara değil; tüm topluma, tüm vicdanlara yöneliktir.

Kolay bir yol değil bu. Ama tarih boyunca hep zor olanı seçen bu halk, şimdi de en zoru ama en onurlusunu seçiyor: barışla kazanmak.


Ret ve inkâr politikalarının yerini artık yeni bir toplumsal sözleşme almalıdır. Halklar, barışın dilini konuşmaya çoktan başladı. Bu sesi bastırmak mümkün değil. Artık mesele, bu sese kulak verip vermemek meselesidir.



Bu yazı 936 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI