|
Tweet |
Van’daki insan hakları kurumları, yaşam hakkından ifade özgürlüğüne kadar birçok alanda ağır ihlaller yaşandığını belirterek işkence, tecrit ve kayyım uygulamalarının derhal sonlandırılması çağrısı yaptı. Açıklamada Türkiye’de hak ihlallerinin derinleştiği de belirtildi.
SERHAT NEWS – Van Sanat Sokağı’nda gerçekleştirilen açıklamayı, kurumlar adına TİHV Van Temsilcisi Ayfer Şahin Bilici okudu. Bilici, tüm insanların onur ve haklarda eşit olduğu bilinciyle, eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk, ayrımcılık ve savaşa karşı ısrarla barış, demokrasi ve insan hakları değerlerini savunduklarını vurguladı.
Küresel Kriz ve BM’nin Rolü
Basın açıklamasında, Evrensel Bildirge’nin çağın en önemli kurucu sözleşmesi olduğu belirtilirken, günümüzde bu ideallerin çok gerisinde kalındığı ifade edildi. Açıklamada, Birleşmiş Milletler’in (BM) küresel ayrımcılık, eşitsizlik ve adaletsizliği sonlandırmada yeterince etkin olamadığı eleştirilerek, “Evrensel Bildirge’de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hâlâ kurulamamıştır. Güçlü devletlerin çıkar ilişkilerine dayalı oluşturdukları askeri ve ekonomik birliktelikler, sürdürülen savaş politikaları, başta Ortadoğu, Ukrayna ve Afrika’da olmak üzere küresel çapta halkları temel hak ve özgürlüklerini kullanamaz hale getirmiş, büyük bir insani krize yol açmıştır” ifadelerine yer verildi.
Türkiye’de İnsan Hakları Alanındaki Ağır Kriz
Ayfer Şahin Bilici, küresel krizin Türkiye’de de tüm yoğunluğu ve ağırlığı ile yaşandığını belirterek, ülkenin 2016’dan bu yana kalıcılık kazandırılan bir Olağanüstü Hal (OHAL) rejimi ile yönetildiğini ileri sürdü. Bu sürecin, keyfilik ve belirsizliği kullanışlı araçlar haline getirdiğini kaydetti.
Yaşam Hakkı İhlalleri ve İşkence
2025 yılında da kaygı verici boyutta yaşam hakkı ihlalleri yaşandığı belirtilen açıklamada, işkence olgusunun Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu olduğu vurgulandı. Özellikle kolluk güçlerinin barışçıl toplantı ve gösterilere müdahalesi sırasında, resmi olmayan gözaltı yerlerinde ve gözaltı dışındaki ortamlarda yaşanan işkence ve kötü muamele uygulamalarının yeni bir boyut kazandığı ifade edildi. Van Belediyesi’ne kayyım atanması ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın tutuklanması sonrasında yaşananlar bu durumun somut örnekleri olarak gösterildi.
Hapishanelerdeki Durum ve Tecrit
Hapishanelerin, siyasal iktidarın hukuku bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanmasının sonucu tıka basa dolu olduğu ve ağır ihlallerin yaşandığı mekânlar haline geldiği dile getirildi. Özellikle İmralı Hapishanesi başta olmak üzere tecrit/izolasyon uygulamalarının kronik bir soruna dönüştüğü belirtilerek, “kuyu tipi hapishaneler” olarak adlandırılan Yüksek Güvenlikli, S ve Y Tipi hapishanelerin derhal kapatılması talep edildi.
İfade, Toplantı ve Örgütlenme Özgürlükleri
Düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar, özellikle de basın ve insan hakları savunucuları üzerindeki baskıların kabul edilemez olduğu vurgulandı. 2025 yılının, toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü açısından kısıtlama ve ihlallerin kural olduğu bir yıl olduğu kaydedildi.
Van halkının kayyım atanmasını, İstanbul halkının belediye başkanının tutuklanmasını protesto etmesi, 8 Mart’ta kadınların, 1 Mayıs’ta işçilerin, LGBTİ+’ların, Gazze’deki soykırımı protesto edenlerin ve yaşam savunucularının toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerinin engellendiği ifade edildi. Seçmen iradesinin gaspı olarak nitelendirilen kayyım atamalarının örgütlenme özgürlüğünün de ağır ihlali olduğu belirtildi.
Kürt Meselesinde Çözüm Vurgusu
Kürt meselesinin Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engel olduğu ifade edilerek, 1 Ekim 2024 tarihinden bu yana başlayan müzakereye dayalı, barışçıl ve demokratik çözüm sürecinin yaşamsal öneme sahip olduğu kaydedildi.
Bilici, adil bir barışın tesisi için Kürt meselesinin şiddeti dışlayan yöntemlerle çözümüne imkân sağlanması gerektiğini belirterek:
“Kürt meselesinin çözümü, her türlü araçsallıktan uzak, demokrasiyi kendi başına değer olarak kabul eden bir yaklaşımla oluşturulacak bir ‘demokratikleşme programı’ ile mümkündür. Ancak böylesi bir program, temel hak ve özgürlüklerin teminat altına alınmasının kimsenin onayına tabi olmadığı fikri üzerine inşa edilmelidir.”
Kadın, LGBTİ+ ve Mülteci Hakları
Açıklamada, 2025 yılında da kadınların ve LGBTİ+’ların maruz kaldığı ayrımcılığı önlemeye yönelik yasal ve fiili iyileşme sağlanamadığına dikkat çekildi. Yüzlerce kadının öldürüldüğü, LGBTİ+’ların nefret içerikli saldırılara maruz kaldığı ve hak arama eylemlerinin şiddetle engellendiği belirtildi. Mültecilerin/sığınmacıların ise hala her türlü ayrımcılığa, istismara ve ekonomik sömürüye yoğun bir şekilde maruz kaldıkları ifade edildi.
Ekonomik Kriz ve Sosyal Haklar
Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin ve derin yoksullaşmanın, yurttaşların biyolojik ve sosyal yaşamlarını sürdürmelerini imkânsız kılan ağır bir insan hakları ihlali olduğu belirtildi. İşçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına dokunulmaması, iş cinayetlerinin önlenmesi ve sendikalaşma, grev ve toplu sözleşme hakkının güvence altına alınması talep edildi.
Ayfer Şahin Bilici, son söz olarak, insan hakları savunucuları olarak tüm zorluklara karşın ihlalleri belgelemeye, raporlayarak görünür kılmaya, cezasızlıkla mücadele etmeye ve insan haklarının kurucu değerlerine kararlılıkla sahip çıkmaya devam edeceklerini belirterek açıklamayı noktaladı: “İnsan Haklarıyla İnsandır… Görüyoruz, Susmuyoruz, Mücadele Ediyoruz…”
Ortak açıklama şu kurumlar tarafından imzalandı:
İnsan Hakları Derneği (İHD) Van Şubesi
Van Barosu İnsan Hakları Merkezi
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD)
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Van Temsilciliği
KESK Van Şubeler Platformu
TMMOB Van İl Koordinasyonu
Van-Hakkari Tabip Odası